Yaklaşık üç haftadır San Cristobal’in renkli sokaklarındayım. O kadar çok sevdim ki burayı, gerçekten bu rengarenk şehirden çıkamadım. San Cristobal de Las Casas gezi rehberine ayrıca şurdan bakabilirsiniz.
Her neyse, ilk geldiğimde hosteldeki insanların yakınlarda ilginç bir köy ve çok farklı bir kilise hakkında konuştuklarını duydum. Neden farklıydı, kilise nasıldı aklımdaki tüm bu sorularla bu ilginç köyü araştırmaya başladım. Birkaç gün sonra da, sabahın erken saatlerinde bu köyün yolunu tuttum.
Öncelikle, bu köye düzenlenen turlar var, dilerseniz San Cristobal merkezinden buraya tur da alabilirisiniz. Ben turlardan pek hoşlanmadığım için kendim keşfetmek istedim ve San Juan Chamula köyüne giden bir dolmuşa attım kendimi. ( Nasıl gittiğimin detayları yazının en altında yer alıyor.)
Dolmuş, hemen köyün meydanında indirdi. Sağda yeşil renkli bir kilise, önünde hediyelik eşya, kahve, meyve suyu, mısır, patates satan satıcılar; kilisenin karşısında karakol ve mahkeme binası, onun yanında da yönetim binası dikkatimi çekti. Ben çevreme bakarken hemen yanımı çocuklar sardı. El emeği yaptıkları bileklikleri, hediyelik eşyaları için adeta yarışa girmişlerdi.
Peki ben bu köye neden geldim diye soracak olursanız, çok merak ettim. Bu köy çevre kasabadaki köylerden oldukça farklı. Bu köyde çoğunluklu olarak Mayaların bir kolu olan Tzotziller yaşıyor. Koyun postundan olan siyah eteklerini giyen Tzotzil kadınları gözüme çarpanken, yine koyun postundan olan beyaz kıyafetlerini ve kovboy şapkalarını takan erkekler önümden geçiyor. İspanyolcadan çok farklı bir dil işitiyorum. Kendi aralarında Tzotzil’ce konuşuyorlar.
Tabii farklılıklar sadece bununla sınırlı kalmıyor. Benim açımdan bu köyün en ilginç yanı; kendi kendini yönetiyor olması. Köy otonom bir idareye sahip ve buraya devlet müdahale etmiyor. Kendi kuralları var. Polis ya da asker girmiyor. Köylülerin kendi aralarından seçtikleri kolluk kuvvetleri var ve köyü gezerken koyun postundan olan siyah kıyafetli, tüfekli ve sürekli telsiz sesi gelen erkekler görüyorsunuz. Köyün tarihini araştırdığımda, aslında köy İspanyol işgalinden bu yana, hep kendi kendini yönetmek istemiş. Hatta 1925 yılında bile hür belediyecilik ünvanı verilmiş buraya. Yani İspanyol sömüresine hep direnmişler.
Herkesin dünyanın en ilginç kilisesi diye bahsettiği kiliseye girmek istiyorum bir an önce. Bu kilisenin ilginç olmasının nedeni; İspanyollar işgal ettikten sonra buraya Hristiyanlığı da getirmeye çalışmışlar. Mayalar da kendi inanışlarına devam etmişler ve aslında Hristiyanlığı kabul etmemişler. Zamanla şamanizm, animizm ve Hristiyanlık’ın harmanlandığı bir inanışa dönmüş. Yani dışarıdan kilise olarak inşa edilmiş olsa da, içeride çok değişik ayinler oluyor.
Bu ayinleri görmek için sabırsızlanıyorum ve kilisenin girişine doğru yola koyuluyorum. İlk olarak kapıdaki görevli bize giriş bileti almamızı söylüyor. Kişi başı 30 peso ödediğimiz biletlerimizi aldıktan sonra, kilisenin o büyük kapısından adım atıyorum. İlk olarak dikkatimi mumlar çekiyor. Sağda, solda, yerde yanan binlerce mum. Sağda kilisede video ve fotoğraf çekmek yasak işareti görüyorum. Biraz ilerledikten sonra benimle birlikte giren bir kadın yere oturuyor ve mumlarını teker teker yakmaya çalışıyor. Ben de bir köşeye geçip onu izliyorum. Bir, iki, üç derken otuzuncu mumunu yakıyor ve sonra eğilerek başını yere koyuyor. Kulağıma gelen şamanik ezgilerle dua etmeye başlıyor. Bir süre onu izledikten sonra, kilisenin orta kesimlerine doğru ilerliyorum. Yerde çam ağacının dikenleri var. Sağımda İsa figürleri, önünde mumlar. Binlerce mum… Hepsi de yanıyor. Aklımdan acaba hiç burada yangın çıkmış mıdır diye geçirdikten sonra, kulağıma bir erkek sesi geliyor. Beyaz koyun postu kıyafetini giymiş elli yaşlarından bir adam, yanında eşi, kızları ve üç torunuyla birlikte dua ediyor. Kulağıma gelen ezgi daha çok şamanik ikarusları anımsatıyor. Tzotzilce de olabilir diye geçiriyorum içimden. Arkalarından geçip bir köşeye yerleşiyorum ve adam aynı ilk gördüğüm kadın gibi başını yere koyup ağlamaya başlıyor. Yaklaşık iki üç yaşındaki torunları da dedesinin yaptığını yapıp gülüyorlar. Sadece adam ağlıyor, kadınlar adamın dualarına eşlik ediyor. Tam kiliseden çıkacakken önümde iki kadın ayinlerini bitirmiş sohbet ediyorlar. Ortalarında yerde yatan bir ölü tavuk görüyorum. Yerde kan yok, öylece cansız bedeniyle yatıyor. Tavuğun yanındaki kola şişesi gözüme takılıyor.
Kiliseden çıktıktan sonra, biraz merkezde dolanıp yaşlı bir teyzemin köz mısırını yedikten sonra, köyün çıkışında yer alan mezarlığa gidiyoruz. İlk defa bir Maya Mezarlığı görüyorum. Haç figürünün çevresi çam ağacının dikenleri ile çevrelenmiş. Mezarlığın ilerisine doğru baktığımda, çok büyük olduğunu fark ediyorum. Mezarlığın çevresinden yürürken, toprağın üstüne konmuş pet şişede olan kolaları görüyorum. Sonradan anımsıyorum, Mayalarda cenaze törenlerinde asitli içeceklerin önemli bir yeri var. Cenaze töreni bittikten sonra, açılan asitli içeceklerden çıkan seslerin, ölü ruhları rahatlattığına inanıyorlar. Eskiden evlerinde kendi yaptıkları asitli içecekleri kullanırlarken, şu an genelde kola, fanta, sprite, pepsi pet şişeleri görüyorum.
Gitmeden Önce Bilmeniz Gerekenler
Bu yeri ziyaret etmek isterseniz, benim gibi tur almadan kendiniz gidebilirsiniz. Ulaşımı oldukça kolay, dolmuşlar burdan kalkıyor ve ücreti 20 peso. Köyün kendine özgür kuralları var ve bu kurallara saygı göstermelisiniz. Örneğin; kilisenin içerisinde fotoğraf veya video çekmeye çalışırsanız, para cezasının yanısıra farklı şekillerde de cezalandırabilirsiniz. Otonom bir yapısı olduğu için, kurallara dikkat etmenizi öneririm. Eğer San Cristobal de Las Casas’a gelirseniz, bu ilginç köyü ziyaret etmenizi öneririm. Ayrıca oraya gitmişken bir de video çekmiştim; dilerseniz videoyu da şöyle bırakıyorum. Sevgiyle kalın!