Yaklaşık üç haftadır San Cristobal’in renkli sokaklarındayım. O kadar çok sevdim ki burayı, gerçekten bu rengarenk şehirden çıkamadım. San Cristobal de Las Casas gezi rehberine ayrıca şurdan bakabilirsiniz. Her neyse, ilk geldiğimde hosteldeki insanların yakınlarda ilginç bir köy ve çok farklı bir kilise hakkında konuştuklarını duydum. Neden farklıydı, kilise nasıldı aklımdaki tüm bu sorularla bu ilginç köyü araştırmaya başladım. Birkaç gün sonra da, sabahın erken saatlerinde bu köyün yolunu tuttum. Öncelikle, bu köye düzenlenen turlar var, dilerseniz San Cristobal merkezinden buraya tur da alabilirisiniz. Ben turlardan pek hoşlanmadığım için kendim keşfetmek istedim ve San Juan Chamula köyüne giden bir dolmuşa attım kendimi. ( Nasıl gittiğimin detayları yazının en altında yer alıyor.) Dolmuş, hemen köyün meydanında indirdi. Sağda yeşil renkli bir kilise, önünde hediyelik eşya, kahve, meyve suyu, mısır, patates satan satıcılar; kilisenin karşısında karakol ve mahkeme binası, onun yanında da yönetim binası dikkatimi çekti. Ben çevreme bakarken hemen yanımı çocuklar sardı. El emeği yaptıkları bileklikleri, hediyelik eşyaları için adeta yarışa girmişlerdi. Peki ben bu köye neden geldim diye soracak olursanız, çok merak ettim. Bu köy çevre kasabadaki köylerden oldukça farklı. Bu köyde çoğunluklu olarak Mayaların bir kolu olan Tzotziller yaşıyor. Koyun postundan olan siyah eteklerini giyen Tzotzil kadınları gözüme çarpanken, […]
- Home
- meksika
Dün kendimi saatlerce sevdiğim bir blogu okurken buldum. Aslında video çekmekten çok, yazmayı sevmeme rağmen bir türlü bloguma zaman ayırıp yazamadım yıllardır. Radikal bir karar verdim ve bloguma yeniden dönmenin şerefini bu yazıyla kutlamak istedim. Öncelikle altı aydır Meksika’dayım ve buradayken öyle farklı şeyler hissediyorum ki, bu yazıyla size içime dökmeye geldim. Hem uzun zamandır yazışmadığımız için, neler olup bitiyor bilin istedim, hem de içimde kopan fırtınaları kelimelere döküp rahatlamak. Öncelikle bu yazıya başlamam için, 2020’nin martına gitmek istiyorum. Yazıp yazıp paylaşmadığım yazılara… 2020’nin martında her şeyden habersiz Nepal yolculuğuna hazırlanıyordum. Yıllardır plan yaptığım Bulgar bir arkadaşımla Nepal’e gidecek, gönüllü bir projede çalışacak ve Everest Base Camp yürüyüşü yapacaktık. Beni bekleyen sadece bir imza günüm vardı. Yıllardır emek verdiğim kitabımı sonunda çıkartmıştım ve bunu sizlerle kutluyordum. İsveç-Danimarka şeklinde kısa bir Avrupa gezisi yaptıktan sonraki gün kitap yoğunluğum başlamıştı. Söyleşiler, radyo yayınları, televizyon yayınları, imzalı kitap hediyeleri derken sonunda İstanbul’daki imza günüm gelmişti. Çok güzel bir imza günü yaptık sonra ben biletimi ayarladım ve sadece gideceğim günü bekliyordum. O ara tabii Çin’de salgın başlamıştı ama herkes gibi ben de ”Yok ya buraya gelmez o.” düşüncesindeydim. İlk başta dağ kapandı (evet bildiğiniz dağ kapandı, Everest yürüyüşlerine izin verilmedi) sonra da ülke… Birkaç […]