Selamlar sevgili otostopçular! Sizlere biraz Japonya’da otostopla ilgili işinize yarayabilecek bilgiler vermek istiyorum. Öncelikle Japonya’da ulaşım çok ama çok pahalı. Eğer otostop yapmazsanız, şehirlerarası trenlere bütün paranızı kaptırırsınız benden demesi. Eğer ki buna bütçe ayırdıysanız demeyin keyfinize, çünkü Japonya size binlerce seçenek sunuyor ulaşım açasından. Yerel, özel, hızlı trenler gibi birçok tren hattı var. E çok seçenek olunca biraz karışık geliyor tabi, ama sakin olun, öyle yardımcı oluyorlar ki; panik yapmanıza gerek yok. Ben Japonya’da hep otostopla seyahat ettim. Gitmeden çok araştırdım, kolay mı, zor mu, nasıl olur, güvenli mi diye. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, dünyanın en güvenli ülkesindesiniz. O konuda içiniz rahat etsin. Tabii ki istisnalar her yerde vardır; ancak Japonya’da bir turiste kötü davranmak ya da zarar vermek oldukça büyük bir suç. Ki onu geçtim zaten bir insana zarar verebilecek yapıda değiller. Kolay mı zor mu konusuna gelirseniz, ben ordaki arkadaşlarıma sorduğumda kolay diyen de oldu zor diyen de. Ama tek kişi olduğum için kolay olucağını düşünüyordum zaten. Japonların kendi gibi arabaları da küçük olduğu için, 2 kişi bile çok kalabalık olabiliyor onlara göre. Ki zaten arabasına almak isteyip de yer olmayan birçok insanla karşılaştım. Japonya’da otostop diğer ülkelere göre daha kolay diyebilirim, insanlar otostopa sıcak bakmasa bile, sizi […]
- Home
- gezgin
Japonya’dan sevgiler hepinize. Yaklaşık bir aydır dünya turumdayım ve youtube’da videolara çekerek biraz burayı ihmal ettiğimi düşünüyorum. Hep daha sakin zamanı bekledim, çünkü yazmak en büyük tutkum ve daha geniş zaman ayırmalıyım diye düşündüm. Sonra dün dedim ki kendime, neyi bekliyorsun, yaz işte. Hani bazen daha iyisini yapmak için, hep boşuna zaman kaybederiz ya, o misal. Bugün çok güzel bir güne uyandım ülkemden kilometrelerce uzakta. Geçen bir ayı düşündüm tüm olanlarıyla. Ne güzel kararlar vermişim. Hiçbir zaman pişman olmadım, olucağımı da düşünmüyorum; çünkü her şeyi göze alarak çıktım bu yola. Çok zordu benim için karar süreci, her şeyi ayarlamak, her şeyi geride bırakmak ve gitmek. Şimdi buradan bakınca, bu süreç sadece Türkiye’de zormuş aslında. Yola çıktıktan sonra bütün o zorluklar sanki, uçağın havalanmasıyla yerde kaldı. Zorlu bir yolculuk geçirdim, ucuz diye aktarma üstüne aktarma yaptım, bir gün Filipinler’de bekledim, üstüne üstlük aşı yüzünden ateşim çıktı ve havaalanında kıvrılıp yatamadım. Ateş ve biraz mide bulantısıyla, sizlerden gelen güzel mesajları okudum, ilaçtan daha güzel etki etti. Bu sürecimde yanımda olduğunuz için öyle güzel hissettim ki kendimi, işte bu dedim, tek ihtiyacım olan da bu. Daha çok yolun başındayım, ama yoldaki zaman bir değişik işliyor; hızlı mı desem yavaş mı bilemiyorum. Bazen ne […]
Malezya’ya gelmemdeki en temel sebeplerden birisiydi sokak sanatı. Bir arkadaşımın paylaşımlarından buradaki sokak sanatını görünce; sadece bunun için bile Malezya’yı gidebilirim demiştim. Bu yüzden Penang’a gelince ilk işim sokak sanatının olduğu sokakları keşfetmek oldu. İlk başta couchsurfing’de evinde kaldığım arkadaşımdan bu sokak sanatının olduğu broşürü almak oldu. Bunları turist bilgilendirme ofislerinden de ücretsiz temin edebiliyorsunuz. Ayrıca broşür, diğer haritalara göre oldukça geniş içerikli, UNESCO Dünya Tarih Mirası Listesindeki binalarından, lokal yemek yerlerine, tapınaklara kadar her şeyi gösteriyor. 2012 yılında Penang Belediyesi Litvanyalı sanatçı Ernest Zacharevic ile Penang sokaklarını canlandırmak adına bir proje yürütmüş ve bu sayede Penang sokaklarını renklendirmiştir. Ernest Zacharevic, 1986 yılında doğmuş; Malezya dışında, Dubai, Litvanya, NewYork, İzlanda, Norveç, Lizbon, Polonya, Atlanta, Barselona gibi birçok ülkede çalışmalar yapmış toplum sanatçısıdır. BBC, sanatçıyı Malezya’nın Bansky’si olarak isimlendirmektedir. Genelde yağlı boya ve sprey olarak çalışan Zacharevic, ülkelerin özelliklerine göre eserlerini üretmektedir. Penang’da yaptığı en popüler iki eser ise, Bisikletli Çocuklar ve Motordaki Çocuk’tur. Ben biraz burayı Kadıköy’e benzettim. Kadıköy Belediyesi’nin 2012 yılında başlayan murallarını anımsayınca kendimi evimde gibi hissetim. Hadi şimdi Penang’daki sokak sanatına doğru küçük bir tura çıkalım. ‘Motordaki Çocuk’ ‘Bisikletli Çocuklar’ Bu sokakları, duvarlarına hayranlıkla bakarak gezerken, karşıma çıkan sokak sanatçılarının melodileri, beni […]
Antik Dönemden Roma’ya, Osmanlı’dan Britanya Dönemine kadar derin tarihi olan, kültürlerin başkenti Mısır… Pegasus’un kampanyasından kazandığım bedava biletimle nereye gitsem diye açtım haritayı. Hindistan’dan başlayan Asya seyahatimden sonra Avrupa hiç de ilgimi çekmiyordu. Tayland’dayken haritaya bakarken Mısır’a gitmeye karar vermiştim aslında. Çocukluk hayallerimden birisiydi. Fırsat bu fırsat diyip aldım hemen bileti. Bileti aldıktan sonra her zamanki gibi sevmediğim süreci araştırmaya başladım. Tabii ki vize. İnternetten baktığımda çok uzun sürede verildiğini, yetişmediğini ve zorladığını gördüm. Ancak hiç de öyle olmadı. Belgelerimi götürdükten sonra, 10 gün içinde aldım vizeyi. Çok rahat oldu. ROTA Benim 10 günlük vaktim vardı. 10 günlük için Hurghada- Kahire- İskenderiye- Dahab- Şarm El Şeyk gibi bir rota yapmıştım. 10 gün güzel bir süre ancak, ben size en az 15 gün ayırmanızı ve bu rotanıza da Aswan ve Luxor’u eklemenizi öneririm. Hurghada; Kızıldeniz’e kıyısı olan küçük bir sahil kasabası. Şarm El Şeyk kadar bilinmiyor, o yüzden Şarm El Şeyk kadar turistik bir yer değil. Bu sebeple ben burada dalış yapmayı tercih ettim. Fiyatlar daha düşük oluyor. Meyve pazarları, nargile cafeleri, marina bölgesiyle küçük ve sakin bir kent, gezilebilir, ama kesinlikle görülmesi gereken yerler olarak görmediğim bir yer. Ne zamanki Kahire’ye indiniz, işte o zaman gerçek Mısır’la karşılaşmış oluyorsunuz. Ben […]
COUCHSURFING NEDİR? GÜVENLİ MİDİR? Bütün seyahat içeriklerimde hep couchsurfing’den bahsediyorum. İyi de bu couchsurfing uygulaması ne diyen olur diye hem couchsurfingi tanıtmak için hem de değişik uygulamalardan haberdar olmanın için böyle tanıtıcı bir yazı yazarak blogumu açmak istedim sizlere. Couchsurfing; 2004’de 4 arkadaşın bir mail grubunda konuşarak ortaya atılmış bir proje olarak başlamış. Uygulamanın amacı, gezginlerin en temel ihtiyacı olan konaklama ihtiyacını ücretsiz hale getirip, gidilen yerlerdeki kültürü yerel halkın evinde öğrenmek, gezginlerle yerel halkın arasında bir paylaşım sağlamak aslında. E peki nasıl güveniyorsun diyorsunuz şimdi haklı olarak. Uygulama şu şekilde işliyor; ücretsiz bir üyelik oluşturuyorsunuz; üyelik oluşturduğunuzda hem gezgin olarak hem de misafir olarak oluşturabiliyorsunuz; eğer evinizde misafir edemeyecekseniz, bunu ayrıca belirtip profilinizde bu şekilde gözükmesini sağlayabilirsiniz. Üyelik oluşturdunuz; e peki sonrası? Profilinizi kendinizi güzel bir şekilde doldurun. Diyelim ki burdan Almanya’ya gidiceksiniz ve couchsurfing uygulamasını kullanmak istiyorsunuz. Gidiceğiniz yeri yazıp ordan kişi listesine bakın, insanların profilini okuyun, referanslarına bakın; eğer ki çeşitli ülkelerden birçok insanı ağırlamış ve hepsi de iyi referans yazmışsa, bilin ki çok yüksek ihtimal iyi bir insandır. Hı, tabiki şunu belirtiyim, hiçbir şeyin %100 kesinlik payı yoktur, bu otostop kültürü gibi bir şey. Birbirinizi tanımadan karşılıklı güven ilişkisi besliyorsunuz. Sanırım benim hayatıma giren en güzel […]