Seyahatte en çok merak edilenlerden birisi de; kadınsal mevzular. Erkeklerin tuzu kuru tabii, onların bilmediği, tahmin bile etmediği birçok şey yaşıyoruz. Ee tabii bu olay seyahatte biraz boyut değiştiriyor. Ben de uzun zamandır canım kadın takipçilerime söz verdiğim, yoğun seyahat ettiğim için bir türlü yazamadığım bir yazıyla karşınızdayım; Seyahatte Kadınsal Hijyen. Uzun ya da kısa bir yola çıkacaksınız ve aklınıza direk; ya yolda regl olursam, tüy sorunlarımı nasıl halledeceğim ya da gittiğim yerlerde kişisel temizliğime nasıl dikkat ederim gibi soruları geliyor. Sakin olun; bunların hepsi öyle düşündüğünüz kadar dert edilecek şeyler değil. Ben kendi çözümlerimi yolda buldum; size de bulduklarımı ve aklıma gelenlerin hepsini söyleyeceğim. O zaman ilk olarak kadınların çilesi olan regl’den başlayalım. Siz dönemlerinizi nasıl atlatıyorsunuz bilemem ama, ben kendimi bildim bileli, sancılı ve bol ağrılı atlatıyorum. Hatta evde olduğum zamanlar evden çıkamayacak kadar bile oluyordum. İlk başta şunu söylemeliyim ki; yoldayken hava değişimi, mevsim değişimi gibi konulardan regliniz düzensiz olabilir. Aslında seyahate çıkmadan önce bir kadın doğum doktoruna kontrole görünseniz içiniz de rahat eder. Regl dönemlerini; benim gibi sancılı atlatanlara tavsiyem, yanınızda her zaman ağrı kesici ilacınız olsun. Bunun için tabii doktorunuza danışın ve regl için bir ağrı kesici isteyin. Ben çoğu zaman tam otobüse binerken, uzun […]
- Home
- Archives by: Yağmur Arat
Vietnam; Güney Asya’da hayalim olan, vizesinin biraz zor olmasıyla geçen yıl yaptığım Güney Asya yolculuğumda ertelediğim bir yerdi benim için. Bu yıl artık ertelemek istemedim, hali hazırda Güney Asya’nın birçok yerini gezmişken Vietnam’ı da görmek için ilk yaptığım şey ”‘Vietnam Vizesi En Kolay Nasıl Alınır’ ı araştırmak oldu. Aslında Vietnam’a gitmeden önce uzun araştırmalar yapıp çeşitli yollar bulmuştum, Vietnam vizesi için. Kamboçya’dan Türkiye’den Tayland’dan alan birçok kişiyle tanışmış, bir kısmının aldığını öğrenirken, bir kısmının alamadığını öğrenmek biraz korkutmuştu beni. Peki Vietnam vizesi Türkler için neden bu kadar zor? diye sorarken kendini bulmuş ve üzerine araştırmaya başlamıştım. Çeşitli araştırmalarım sonucu; Vietnam’da yaşayan Türkler; bazı illegal işler işlemiş (kaçakçılık, taciz, belgede sahtecilik vs) ve daha sonra tabiri caizse Vietnam Türkleri kara listeye almış. Bunları duymak beni biraz üzdü, vizeyi alamam diye de biraz tedirgin oldum; ancak çok kolay bir yolla vizeyi aldım. İnternette vizeyi nasıl alırım diye araştırırken, http://vietnamavize.com/ web sitesi olan bir Türk şirketine denk geldim. Şimdi siz bu şirkete, sadece pasaport fotokopinizi ve uçak bileti rezervasyonunu gönderiyorsunuz, yaklaşık bir hafta içinde size bir vize onay mektubu gönderiyorlar. Sanırım bunun en güzel yanı da; hangi ülkede olduğunuzun bir öneminin olmaması. Çünkü bu işlemleri mail üzerinden yapabiliyorsunuz. Onay mektubu size iletildikten sonra; iki adet […]
Üniversitede çalışma konularımı hep çevre üzerine seçmişimdir. Ekoloji ve çevre adına bir şeyler öğrenmek, bir şeyler yapabilmek her zaman çok mutlu etmiştir beni. Aslında çocukluğumdan beri hep duyarlıyım çevreye. Tabii çocukken okuldan öğrendiğin kadarıyla çevreye çöp atmamak, doğaya zarar vermemek seviyesindeydi bu karar. Üniversitede bu konuyu akademik anlamda genişletip daha duyarlı oldum. Hatta mezun olduktan sonra; doğal alanları imara açmaya aracı olmak yerine, yenilenebilir enerji sektöründe çalışmayı seçtim. Seyahat etmeye başladığımdan beri, çoğu vaktimi doğada geçirmeye çalışıyorum. Bir ara o kadar çok kamp yapıyordum ki hatta, eve geldiğimde yatağımda rahat hissetmiyor, gözlerim matımı arıyordu. Bunun dışında seyahat ettikçe yeşil aktivitelerimi arttırdım, gönüllü olarak çalıştığım işleri daha çok ekolojik işler seçtim ve çevre ile ilgili daha çok bilgimi arttırdım. Bireysel olarak da elimden geleni yaptım; mesela plastik çöp poşeti kullanmayı bıraktım, bez çanta ile alışverişe gittim, tüketim çılgınlığı kendi çapımda azaltmaya çalıştım gibi. Neyse dün hostelde otururken ‘karbon ayak izimi’ hesaplayayım dedim. Nedir bu karbon ayak izi derseniz; insan faliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsüdür.Bu birincil (doğrudan) ya da ikincil (dolaylı) olarak ikiye ayrılıyor. İşte tam o noktada; dolaylı olarak ne kadar dikkat ettiğimi sorguladım. Bunun giydiğimiz kıyafetlerden, tüketim çılgınlığımıza, yemek tercihimizden eğlence aktivitelerine hatta banka hesaplarımıza kadar uzandığının farkındalığını yaşadım. Bunları […]
Selamlar güzel insanlar, bir süredir vakit ayıramadığım bloguma, her yıl kendi içimde yazdığım, bu yıl da sizlerle ilk kez paylaştığım yazımla geri dönüyorum. Halihazırda çok da kolay olmayan seyahatime bir de youtube ve instagram için video ve fotoğraflar eklemeye çalışırken çok severek açtığım bloguma bir türlü zaman bulamadım. Bunu da yeni yıl kararlarımın içine aldım ve dedim ki ilk yeni yıl kararımı gerçekleştireyim. Ben her yıl sonunda bir yılımın nasıl geçtiğini, istediğim hayalleri ne kadar gerçekleştirebildiğimi, bir sonraki yıldan beklentilerimi ve neler hissettiğimi hep yazarım. Yılın herhangi bir zamanı hep açar okurum, ne kadarını yapmışım, o dönem neler istemişim diye. Şimdi ise sizlerle 2017 yılının nasıl geçtiğini paylaşmak istiyorum. 2017 yılı biraz tuhaf başladı benim için. 3 ay süren Güney Asya yolculuğumdan dönmüş ve ne yapıcağımı bilmez bir halde kendimi yiyip bitirmekle başladı. Benim için zorlu bir yolculuk olmuştu ve döndüğümde istediğim soruları cevaplayamamış, hayatıma nasıl yön vereceğimden emin olmayan bir Yağmur’la karşılaştım. Artık İstanbul’u sevmiyordum, arkadaşlarımın eğlenme biçimi bana saçma geliyordu, düzenli bir işe girsem kaçışımın olmadığını görebiliyordum. Kısacası ne İstanbul’dan ne de arkadaşlarımdan eski tadı alabiliyordum. Yağmur (@yagmur_aratt)’in paylaştığı bir gönderi (Şub 19, 2017 at 12:32ös PST) Bunlar beni hem korkutan hem de çok heyecanlandıran bir karara doğru […]
Ah neler yemedim ki ben, seyahatteyken. Kimilerimiz için en büyük problemken, kimilerimiz içinse en büyük keyiftir farklı lezzetler. Genelde Asya’nın yemek kültürü bizden biraz daha farklı olduğu için gidenler için ilk günler sorun olabilme olasılığı yüksektir. Ama Japonya’da ben hiç ama hiç zorluk çekmedim hatta çok beğendim yemek kültürlerini. Biraz abartıp fazla yemiş de olabilirim. Ee peki ‘Japonya’da Ne yemeli Ne içmeli‘ derseniz, listeye ilk olarak klasik bir Japon lezzetiyle başlıyorum. 1.Suşi Listenin olmazsa olmazı tabiiki de; suşi. Türkiye’de ve Avrupa’da aşırı pahalı olan suşi, Japonya’nın en ucuz yemeği. Genelde bir porsiyonu (ikili ya da dörtlü) 1 dolar civarı. Eğer suşi yemeğe karar verdiyseniz; kesinlikle bir Suşi restoranına gidin. Oturduğunuz yerden, bütün suşi çeşitleri dönerek yanınızdan geçiyor, istediğinizi alıyorsunuz ve her çeşitini bu restoranlarda var. Suşiyi, vasabi ve soya sosuyla denemeyi unutmayın. 2. Okonomiyaki Okonomiyaki; birçok sebzenin içerisine isteğe göre et ya da balık koyarak hazırlanan hamur kızartmasıdır. Bu da çok ama çok lezzetli. Fiyatı diğerlerine göre biraz daha yüksek olabilir ama Osaka’da uygun yerler bulabilirsiniz. Zaten Osaka adeta bir yemek cenneti! 3.Takoyaki Bunu sokakta her yerde görebilirsiniz. Özellikle festival varsa, genelde tezgahların çoğunda Takoyaki yapanları görebilirsiniz. Ahtapot etinden yapılıyor. Ahtapot etini çok sevmem aslında, ama takoyakiyi çok beğendim. Özellikle domates […]
Uzun zamandır benimsediğim ve Japonya’ya gitmeden önce en çok merak ettiğim konuydu Japonların minimalist yaşam tarzı. Aslında böyle deyince sanki sadece Japonların benimsediği bir yaşam tarzıymış gibi geliyor kulağa, en çok benimseyenlerden diyelim biz. Japonların bu kadar çok benimsemesinde Zen Budizminin etkisi büyük. Bu konuda kafa yorduğum için çokça okuyordum zaten gitmeden de. Gidince deneyimlemek çok keyifli oldu benim için. İlk gün küçücük bir evde uyandım. 3 tabak vardı, 2 bardak. Sonunda bunları gördüğüme öyle mutlu oldum ki. Bizi düşündüm, küçükken sadece misafirler gelince kullanabildiğimiz salonumuzu, misafir gelince kullanabildiğimiz yemek takımlarını, kocaman evlerimizi düşündüm. Sonra ne kadar kendimiz için yaşadığımızı sorguladım. ”Less is more” yani ”az çoktur”, anlayışı; hayatıma seyahatle girdi. Seyahat ettikçe hayatın çok daha derin anlamı olduğunu, aldığımız eşyaların bizim oluşturduğumuz zorunluluklar olduğunu anladım. Giderek hayatımdaki gereksiz şeyleri çıkarttım. Aklınıza sadece eşya gelmesin, gereksiz insanları, gereksiz sorunları; yani bana fazla gelen her şeyi. İhtiyacım olan kadar aldım, ihtiyacım olan kadar yedim, sevdiğim ve gerçek insanları tuttum hayatımda. Ne mi kazandım? Çok şey aslında. Çok eşya, çok sorun arkadaşlar. Bir sırt çantamla öyle mutluyum ki; 3 pantolon, 3 tişörtle. Özgürüm bir kere, seyahat ediyorum, yanımda ihtiyaç duyduğum her şey var, fazlası değil. Olmayan arabamın derdi yok mesela, bilmem kaç […]